Türkiye, Erdoğan ve AKP’nin galip ilan edildiği bir seçimi daha geride bıraktı. 24 Haziran’a giden süreç ve sonrası bir kez daha gösterdi ki Türkiye, zafere inandığında her şeyi göze alarak mücadele edecek bir toplumsal dinamiğe hala sahiptir.
Sandıkları koruyan, her türlü şantaja rağmen alanlarda oylarına ve iradesine sahip çıkma kararlılığı gösteren herkesi selamlıyoruz.
Son yıllarda yaşadığımız birçok kırılma anı ve direniş bize tekrar tekrar gösterdi ki bu halk vazgeçmiyor, kabul etmiyor, teslim olmuyor. Bu denli irade gösteren bir halka rağmen kazanamamanın en önemli nedeni bu iradenin devrimci hedeflere yönlendirilememesi, gerçek bir seçenekten yoksun bırakılmasıdır.
Hatırlatmak zorundayız. Türkiye gerici, piyasacı ve emperyalizm yanlısı bir iktidar tarafından uzun zamandır baskı ve zor ile yönetiliyor. Bu baskı ve zor, seçim dönemlerinde çoğunluk onayını almayı başarsa da toplumun neredeyse yarısını düşmanlaştırıyor, düzen dışına da kapı aralayabilecek arayışlara itiyor. Gezi’den bu yana görülüyor ki bu öfke devrimci arayışlarla buluşmaya hazır. Ancak halk oy vermek dışında bir mücadele alanı göremiyor, güvenecek bir güç bulamıyor. AKP, asıl gücünü bu öfkenin yalnızlaşmasından alıyor.
Bu arayışa yanıt verecek gerçek bir strateji etrafında örgütlenmiş devrimci bir iradenin yokluğunda ise özellikle seçim öncesi dönemlerde kendisini gösteren geçici heyecanların yaşandığını görüyoruz. Bu heyecan, bir süreliğine bir hareketliliğe dönüşse de tekil tekil bireylerden kahramanlar yaratıyor, bu bireylere taşımadığı misyonların yüklenmesine neden oluyor ve en nihayetinde seçimlerin bitmesi ile birlikte yerini hayal kırıklığına bırakıyor.
Ülkemizi yobazlardan kurtarmak istiyorsak geçici heyecanlardan beslenerek oluşmuş, emek vermeden zafer kazanma beklentisi artık terk edilmelidir!
Bugüne kadar gördük ki matematik hesapları ile hazırlanılan seçimler zaten muhalif olanların dağılımını etkilese de iktidar blokunda herhangi bir erime yaratmıyor. Doğrusu, erimeyi bırakın, herhangi bir kararsızlığa dahi yol açmıyor.
AKP’nin bizi soktuğu karanlıktan çıkabilmek ve seçim dönemini de aşan gerçek bir stratejiyi hayata geçirmek için sabırla verilecek bir mücadeleyi yükseltmekte kararlıyız.
Bu mücadelenin ilk sınavını vermesi için çok beklemeyeceğiz. Türkiye ciddi bir ekonomik krizin eşiğinde artık. İktidar, henüz tazelediği gücünü krizin tüm yükünü emekçi halkın sırtına bindirmek için kullanmaya niyetli olduğunu çoktan gösterdi. Türkiye kapitalizmi açık açık yeni bir IMF programını çağırıyor. Emperyalizm, sermaye ve gericilik üçlüsünün saldırıları önümüzdeki dönemde çok daha belirgin ve anlaşılır olacak.
Bu saldırılara bütünlüklü bir yanıt verecek devrimci çıkışın hazırlıklarını hız kesmeden sürdüreceğimizi, gençliğin dinamizmini tüm mücadele alanlarına taşıyacağımızı ve toplumdaki enerjinin bir kez daha heba olmasına izin vermeyeceğimizi ilan ediyoruz.
Mutlaka kazanacağız!